Klinik Uzmanlıklar

TARİHİMİZDE VE KÜLTÜRÜMÜZDE ENGELLİLERİN YERİ: OSMANLI TARİHİ ÜZERİNDEN BİR İNCELEME

Giriş

Engellilik, tarih boyunca farklı toplumlarda değişik şekillerde algılanmış ve ele alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, zengin kültürel yapısı ve İslam hukuku çerçevesinde engellilere karşı insancıl bir yaklaşım sergilemiştir. Bu yazıda, Osmanlı tarihinde ve kültüründe engellilerin yeri, sosyal rolleri, hakları ve karşılaştıkları zorluklar incelenecektir. Ayrıca Osmanlı toplumunun engellilere yönelik yardım ve destek mekanizmaları üzerinde durulacaktır.

Osmanlı Toplumunda Engellilik Algısı

Osmanlı toplumunda engellilik, hem dini hem de kültürel çerçevede şekillenen çok boyutlu bir kavramdı. Engellilik genellikle “kader” veya “takdir” olarak değerlendirilmekle birlikte, bu durum engelli bireylere karşı merhamet ve yardımlaşma anlayışının gelişmesine zemin hazırlamıştır. İslam dininin temel prensiplerinden biri olan “rahmet” ve “şefkat” anlayışı, engellilerin toplum içindeki konumunun belirlenmesinde en önemli etkendir. Kur’an-ı Kerim’de engellilere karşı hoşgörülü olunması, onlara yardım edilmesi gerektiği defalarca vurgulanmış ve bu dini rehberlik Osmanlı toplumunun sosyal hayatına da yansımıştır (Kuran, Bakara Suresi, 2:83).

Engelli bireyler toplumun hassas bir kesimini oluşturmuş ve genellikle korunmaya muhtaç olarak kabul edilmiştir. Ancak Osmanlı’da engellilik, sadece fiziksel bir yetersizlikten ibaret görülmemiştir. Engellilerin toplumdaki yeri, sahip oldukları yetenekler ve gösterebildikleri katkılar açısından da değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, özellikle görme engellilerin toplumsal hayatta önemli rolleri olmuştur. Osmanlı saraylarında ve medreselerinde görme engellilere özel bir önem verilmiş, bu bireyler müzik alanında eğitim görmüşlerdir. Neyzenlik gibi müzik dallarında kendilerini geliştiren görme engelliler, hem saray çevresinde hem de halk arasında saygınlık kazanmışlardır. Saray müziğinde bu tür engelli müzisyenlerin varlığı, Osmanlı toplumunun engellileri sadece zayıf ve yardıma muhtaç bireyler olarak değil, aynı zamanda toplumun kültürel ve sanatsal hayatına aktif katkı sağlayan bireyler olarak gördüğünün güçlü bir göstergesidir (Yalçınkaya, 2012).

Bunun yanı sıra, engellilikle ilgili toplumsal algı zaman zaman mistik ve manevi bir boyut da kazanmıştır. Engellilerin sabrı, metaneti ve manevi üstünlüğü, kimi edebi ve dini metinlerde övgüyle anılmış, engelliler toplumsal anlamda özel bir saygı görmüştür. Özellikle tasavvufi anlayışlarda, fiziksel engellilik, ruhsal olgunluğun ve maneviyatın göstergesi olarak algılanabilmiştir. Bu durum, engelliliğin sadece bir eksiklik olarak değil, aynı zamanda farklı bir varoluş biçimi olarak kabul edilmesini kolaylaştırmıştır.

Engellilere yönelik bu hoşgörü ve saygı, Osmanlı toplumunun çok katmanlı yapısında farklı toplumsal sınıflar arasında da görülmüştür. Hem halk arasında hem de saray ve devlet kurumlarında engellilere karşı yardımlaşma ve destek mekanizmaları geliştirilmiş, engelli bireylerin sosyal hayata katılımı teşvik edilmiştir. Örneğin, çeşitli hayır vakıfları aracılığıyla engellilere eğitim, sağlık ve barınma hizmetleri sunulmuştur. Bu sosyal yardım kurumları, engelli bireylerin topluma daha iyi entegre olmalarını sağlamış ve onların insan onuruna yakışır bir yaşam sürmelerine olanak tanımıştır.

Sonuç olarak, Osmanlı toplumunda engellilik algısı, hem dini hem de kültürel değerlerin etkisiyle şekillenmiş; engelliler toplumun korunmaya muhtaç, fakat aynı zamanda yetenekleriyle katkı sağlayan önemli bireyleri olarak kabul edilmiştir. Bu anlayış, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde engellilere yönelik saygı ve desteğin temelini oluşturmuştur.

Hukuki Düzenlemeler ve Engellilerin Hakları

Osmanlı hukuk sistemi, temelini İslam şeriatından alan ancak uygulamada örfi (örf ve adet hukukuna dayalı) kurallarla desteklenen bir yapıya sahipti. Bu sistem, toplumun dezavantajlı kesimlerinden biri olan engelli bireyleri de kapsayacak biçimde düzenlemeler içeriyordu. Engellilere yönelik uygulamalar doğrudan olmasa da, dolaylı yollarla onların haklarını koruyacak çeşitli hükümler getirilmişti.

Miras, Mal Varlığı ve Mali Haklar

Şer’i hukuk çerçevesinde engelli bireyler, sağlıklı bireylerle aynı şekilde miras hakkına sahipti. Engelli bir çocuğun aile bireylerinden miras almasının önünde herhangi bir yasal engel bulunmamaktaydı. Fiziksel ya da zihinsel engelli olması, onun mirastan dışlanmasına sebep teşkil etmiyordu. Hatta bazı durumlarda aile büyüklerinin, engelli bireylerin yaşamlarını güvence altına almak adına onlar için özel vasiyetlerde bulunduğu görülmektedir (İnalcık, 1997).

Mali haklar bağlamında, Osmanlı’da bazı engelli bireyler vergi yükümlülüğünden muaf tutulmuştur. Özellikle ağır engelliler için bu tür muafiyetler önemliydi. Bu durum, hem bireysel hem de ailevi düzeyde ekonomik bir destek sağlamış, engellilerin yaşam koşullarını nispeten iyileştirmiştir.

Çalışma Hayatına Katılım ve İstihdam

Osmanlı toplumunda engellilerin ekonomik üretime katılmaları teşvik edilmiştir. Fiziksel olarak çalışamayacak durumda olan bireyler için vakıf ve devlet kurumlarında daha hafif işlerde istihdam imkânı yaratılmıştır. Özellikle müzik, zanaat, hat, tezhip gibi alanlarda becerisi olan engelli bireyler istihdam edilmiş, bazıları saray hizmetlerinde görevlendirilmiştir. Örneğin, saray bandosunda görev yapan görme engelli müzisyenler bu kapsamdadır (Yalçınkaya, 2012).

Vakıflar ve Sosyal Yardım Mekanizmaları

Osmanlı’da sosyal devlet anlayışının en önemli araçlarından biri olan vakıf sistemi, engellilere yönelik yardım ve hizmetlerin organizasyonunda merkezi bir rol oynamıştır. Vakıflar, engelli bireylerin hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemiştir. Bu kapsamda, çeşitli vakıflar aracılığıyla;

Görme ya da bedensel engelli bireylere düzenli yiyecek ve kıyafet yardımı yapılmış,

Bakıma muhtaç engelliler için barınma imkânı sağlanmış,

Eğitim almak isteyen engelli bireyler desteklenmiş,

Sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim sunulmuştur.

Bu yardımlar genellikle vakıf senetlerinde (vakfiye) açık şekilde tanımlanırdı. Örneğin, bazı vakfiyelerde “gözleri görmeyen fakir birine günlük sıcak yemek verilmesi” gibi şartlara rastlanmaktadır (Kuran, 2007).

Sağlık Hizmetleri ve Darüşşifalar

Osmanlı sağlık sisteminin temel taşlarından biri olan darüşşifalar, engellilere yönelik tedavi ve bakım hizmetlerinin sunulduğu kurumlardı. Bu kurumlarda hem ruhsal hem de fiziksel engelli bireylerin tedavi edilmesine çalışılırdı. Özellikle İstanbul, Edirne ve Bursa’daki büyük darüşşifalar, zamanına göre oldukça ileri düzeyde sağlık hizmetleri sunmaktaydı. Engelli bireyler bu kurumlarda hem tıbbi yardım alır hem de yatılı kalabilirlerdi (Kuran, 2007).

Hukuki Koruma ve Toplumsal Bütünleşme

Osmanlı’da engelliler, hukuk önünde diğer bireylerle eşit statüdeydi. Kaza mahkemelerinde engellilerin hakları korunmuş, şahitlik ve şikâyet hakları engel durumuna göre değerlendirilmiştir. Zihinsel engeli olmayan bireylerin mahkemelerde tanıklık yapmaları mümkündü. Ayrıca bazı durumlarda toplum içindeki güvenliğin sağlanması adına, engelli bireylerin haklarının ihlal edilmesine karşı devlet müdahalede bulunmuştur.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin hem hukuki yapısı hem de sosyal kurumları, engellilerin haklarını doğrudan veya dolaylı yollarla korumayı amaçlamıştır. Vakıflar, sağlık kurumları ve istihdam politikaları, engellilere yönelik destek mekanizmalarının sürekliliğini sağlamış; dini değerlerin etkisiyle engellilik sosyal dışlanma değil, desteklenmesi gereken bir durum olarak görülmüştür.

Kültürel Alanda Engellilerin Yansımaları

Osmanlı kültüründe engellilik, sadece fiziksel bir durum değil, aynı zamanda manevi bir olgu olarak ele alınmıştır. Divan edebiyatında engelli kahramanlar, fiziksel yetersizliklerine rağmen iç dünyalarının ve ahlaki üstünlüklerinin önemine vurgu yapılmıştır (Özdemir, 2015).

Müzik ve sanat alanında ise engelli bireyler önemli bir yer tutmuştur. Özellikle görme engelli neyzenler ve hafızlar, hem sarayda hem de halk arasında saygı görmüştür. Bu durum, engellilerin sadece toplum tarafından kabul edilmekle kalmayıp, aynı zamanda değerli bireyler olarak görüldüğünün göstergesidir (Yalçınkaya, 2012).

Sosyal Hizmetler ve Engellilere Yönelik Destekler

Osmanlı toplumu, engellilere yönelik sosyal yardımı sadece devletin değil, toplumun da ortak bir sorumluluğu olarak görmüştür. Toplumun dayanışma ve yardımlaşma anlayışı, büyük ölçüde İslam’ın sosyal adalet ve merhamet ilkelerine dayanıyordu. Bu anlayış doğrultusunda, engellilerin temel ihtiyaçlarının karşılanması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve toplumla bütünleşmeleri için çeşitli sosyal hizmetler geliştirilmiştir.

Vakıf Sistemi Üzerinden Yardım ve Destek

Osmanlı sosyal hizmet anlayışının temel taşı olan vakıflar, engellilere yönelik yardım mekanizmalarının sürdürülebilirliğini sağlamıştır. Vakıflar aracılığıyla;

Görme, işitme veya fiziksel engeli olan bireylere düzenli yemek, kıyafet ve barınma desteği sağlanmış,

Bakıma muhtaç olan engelliler için darülaceze benzeri barınma evleri kurulmuş,

Bazı vakfiyelerde engelliler için özel olarak “bakıcı tahsisi”, “günlük sıcak çorba temini” gibi detaylı hizmetler tanımlanmıştır,

Maddi durumu olmayan engelli bireylere nafaka bağlanmış veya aylık yardımlar düzenlenmiştir.

Bu uygulamalar yalnızca bireysel hayırseverlerin değil, aynı zamanda devlet erkânının ve hanedan üyelerinin de dahil olduğu çok boyutlu bir sistemin parçasıydı (İnalcık, 1997).

Eğitim ve Meslek Edindirme İmkânları

Osmanlı’da engelli bireylerin toplumdan izole edilmesi yerine, eğitilerek üretken bireyler haline getirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda bazı engelliler için özel eğitim olanakları geliştirilmiştir. Medreselerde dini eğitim alan görme engelli bireyler, hafızlık yaparak veya vaizlik gibi görevlerle topluma hizmet edebilmiştir. Ayrıca:

Sanat ve zanaat eğitimi sayesinde engelliler, özellikle müzik, ahşap işçiliği, halıcılık ve yazı sanatlarında (hat, tezhip) becerilerini geliştirmiştir.

Görme engelliler arasında neyzenlik, ilahi okuma ve musiki eğitimi oldukça yaygındı.

El becerilerine dayalı işler sayesinde birçok engelli birey kendi geçimini sağlayabilir hale gelmiştir.

Bu durum, Osmanlı toplumunun engellileri sadece yardım alan değil, aynı zamanda kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olarak görmeyi benimsediğini ortaya koyar (Kuran, 2007).

Dini ve Ahlaki Yönlendirme

Engellilere karşı olumlu sosyal tutumun arkasında yatan en güçlü etkenlerden biri, dini öğretilerdi. İslam’ın temel ilkeleri arasında yer alan zayıfı koruma, muhtaca yardım etme, fakir ve düşkünle ilgilenme anlayışı, engellilere karşı davranış biçimlerini belirlemiştir. Hz. Muhammed’in engellilere yönelik hoşgörülü ve şefkatli tutumu, Osmanlı toplumunda örnek alınan bir model oluşturmuştur.

Osmanlı’da cuma hutbelerinde, kadı nasihatlerinde ve halk sohbetlerinde engellilere karşı yardımın ve anlayışın önemine sıkça vurgu yapılmış; bu da halkta farkındalık ve sorumluluk bilincini artırmıştır.

Sonuç

Osmanlı tarihi ve kültüründe engellilik, bireyin eksik yönleriyle değil; korunması, desteklenmesi ve topluma kazandırılması gereken bir insan olarak görülmesiyle tanımlanmıştır. Engellilere yönelik şefkat, merhamet ve dayanışma anlayışı; sadece dini bir gereklilik olarak değil, aynı zamanda bir toplumsal görev olarak kabul edilmiştir.

Vakıf sistemleri, eğitim olanakları, sağlık ve bakım hizmetleri gibi sosyal kurumlar aracılığıyla engellilerin yaşam kalitesi artırılmış, hakları korunmuş ve topluma entegrasyonları sağlanmıştır. Bu anlayış, Osmanlı'nın sosyal adalet ve insan onuruna verdiği değerin önemli bir göstergesidir.

Engelli bireyler sadece pasif yardıma muhtaç kimseler değil, kabiliyetlerine göre değer verilen ve desteklenen bireyler olarak toplumun içinde yer almıştır. Görme engelli bir müzisyenin sarayda görev alabilmesi ya da fiziksel engelli bir zanaatkârın üretim yaparak geçimini sağlaması, Osmanlı toplumunun engelliliğe yüklediği olumlu anlamın en güçlü örneklerindendir.

Bu tarihsel birikim, günümüz engelli hakları politikaları ve sosyal hizmet uygulamaları için de önemli dersler içermektedir. Modern çağın teknolojik olanakları ve hukuki düzenlemeleriyle birlikte Osmanlı’nın insani ve toplumsal değerleridir.

Dr. Mustafa Öztürk

 

Kaynakça

İnalcık, Halil. Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1997.

Kuran, Timur. Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Tarihi. İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2007.

Özdemir, Mehmet. Divan Edebiyatında Engellilik. Ankara Üniversitesi Yayınları, 2015.

Yalçınkaya, Ahmet. "Osmanlı Sarayında Görme Engelli Müzisyenler," Belleten, Cilt 76, Sayı 274, 2012.

Kuran, Diyanet İşleri Başkanlığı Meali. Kur'an-ı Kerim, Bakara Suresi, 2:83.